Batıl inanç, mantıksal bir temele dayanmayan inanç ve davranışlara denir. Batıl inançların bir bölümüne geleneksel kültürümüzden kaynaklı hepimiz inanırız. Eminim ki sizin de özellikle dikkat edip inandığınız batıl inançlarınız var. Mesela benim annem bana gece vakti tırnak kestirmezdi. Uğursuzluk getireceğine tam olarak inanıyordu. Bunun örneklerini filmlerde de sıklıkla görürüz. Mesela yola çıkan birisinin arkasından yere şu döken sevgili teyzeleri sıklıkla Türk filmlerinde görürüz. « Su gibi git su gibi gel canim » derler. Aslında çok tatlı bir özlem jestidir bu. Temelinde hiç bir mantıksal neden yoktur ama duygu dolu tatlı bir hurafedir.
Daha bunun gibi birçok batıl inancımız var. Peki, siz hangilerine inanıyorsunuz? Benim aklıma ilk gelen batıl inançlar şöyle: Gece aynaya bakanın ömrü kısa olur. Gece ıslık çalmak günahtır. Akşam kapının önü süpürülmez. Bayram günü tıraş olunmaz. Arife ve bayram günü ağaç kesilmez. Gece göle girmek iyi değildir. Geceleri cinler, peri kızları golde yıkanırlar. Geceleri şu üzerinden atlanmaz. Kaynayan suya bıçak sokulmaz. Akşam soğan yenen yere melekler gelmez. İki bayram arasında nikâh yapılmaz…
Şimdi size en çok inandığımıza inandığım batıl inançlardan bahsedeceğim. Gelin birlikle göz atalım.
<<< Online Fal Baktırmak İçin Hemen Tıklayınız >>>
Merdivenin altından yürümenin şanssızlık getirmesi
Antik Mısır'da başladığına inanılan bu geleneğin sebebi duvara veya bir yüzeye yaslandığında üçgen şeklinde bir görüntü oluşturması. Antik Mısır'da üçgen kutsaldı ve altından geçilmesi hoş karşılanmıyordu.
Nazar Boncuğu Takmak
Biz Türklerde de nazar inancı oldukça yaygındır. Bizdeki nazar inancının başlangıcı Orta Asya’ya Şamanizm dönemine uzanır. Geçmişte kötü bakışın, negatif enerjinin insanlara felaket getireceği düşünülmüş ve halen günümüzde de nazara inanan insanlar mevcuttur. Türkler, kötü bakışın önüne geçmek için pek çok nesne kullanmışlardır. At nalı, yumurta kabuğu, sarımsak, kuru diken, bez bebek, akık taşı, çocuk ayakkabısı, kaplumbağa kabuğu, mercan, çörekotu, deniz kabukları, çakıl taşı, hurma çekirdeği ve son olarak irili ufaklı mavi nazar boncukları…
Ülkemizdeki nazar değmesine karşı en sık kullanılan nesne nazar boncuğudur. İnsanlar, sevdiklerini, çocuklarını kem gözlerden korumak için onların üzerlerine muhakkak bir nazar boncuğu takardı. Bu boncuklar, genelde göz şeklinde ve küçüktür. Yetişkinler ise, nazar boncuklarını genelde kemerlerinde veya anahtarlıklarında taşır. Daha büyük boyutlu olan nazar boncukları ise, mekân süslemede kullanılır. Evleri ve işyerlerini korumak için duvarlara büyük nazar boncukları asılır.
Özgün ve doğal nazar boncukları Ege Bölgesi ve Anadolu’nun kimi köylerinde geleneksel yollarla üretilmektedir.
Muska Taşımak
Halk arasında Muska denilen nesne, asıl itibariyle nüsha demektir. Bu kavram, yazılı şey manasına gelen Arapça ‘nüsha’ kelimesinin Türkçeleşmiş halidir. Bazı âlimlerse Muska kavramının “Vuska (teminat / güvence)” kelimesinin değiştirilmiş şekli olduğunu ifade etmişlerdir.
İşlâmî usûle / Sünnet’e uygun olarak yazılıp hazırlanmış, sahih ve sağlam bir muskayı kişinin, faydalanmak niyetiyle üzerinde taşıması caizdir, herhangi bir mahzur söz konusu değildir.
Elden Ele Makas Vermemek
Elde ikiye bölünürse asta hüsran gerçekleşir. Elden ele verilirse kavgayı simgeler. Onun için makası masaya koyup diğer insanın masadan alınmasına özen gösterirler.
Nikâhta Ayağa Basma
Nikah kıyılırken ayağa basma herkesin bildiği bir ritüel. Ayağa basanın, evde hükmünün geçeceğine inanılıyor.
Gelin Ayakkabısının Altına İsmini Yazma
Türkiye’de gelin ayakkabısının altına yazılan arkadaş isimlerinden hangisi silinirse onun kısa bir zaman içinde evleneceğine inanılıyor.
Medyumlarımızı Keşfet, Geleceğinle İlgili Merak Ettiklerini Sor
Gelinin Buketini Bekâr Arkadaşlarına Atması
Türkiye’de gelinin düğününde çiçeğini atması ve tüm bekâr kız arkadaşlarının çiçeği yakalamak için mücadele etmesi oldukça popüler oldu. Gelin çiçeğini yakalayanın bir sıradaki evlenecek kişi olduğu söylenir. Peki, bu adet nasıl ortaya çıkmış?
Ortaçağ Avrupası’nda gelinler gelinliklerini saklamazmış ve o gelinliğin diğer kadınlar için iyi şans ve doğurganlık getirdiğine inanılırmış. Düğünden sonra bekâr kızlar gelini kovalar ve gelinliğinden parçalar koparırlar, gelinliği paramparça hale getirirlermiş. Yıllar geçtikçe gelinlikler daha pahalı hale gelince gelinlerin gelinliklerini hatıra olarak ya da kendi kızlarına bırakmak için saklamaları âdeti ortaya çıkmış.
Düğüne katılanların gelinliği parçalaması yerine de gelinler dikkatlerini dağıtmak için onlara jartiyer gibi parçalar atmaya başlamış. Daha sonra da gelin çiçeğinin atılması gelenekselleşmiş.
Artık bazı gelinler kendi çiçeklerini hatıra olarak saklamak istediklerinden, bu çiçek atma işi için ayrı bir çiçek buketi kullanmayı tercih ediyorlar.
Ayna kırmanın 7 yıl uğursuzluk getirmesi
Eskiden insanlar öteki dünyadaki yansımalarına bakmak için parla yüzeylere, gollere ve havuzlara bakarlarmış. Baktıkları yerde dalgalanma veya titreşim olması felaket anlamına geliyordu. Eski Mısır ve Yunan´da salt bu nedenle kırılmaz metal aynalar yapılıyordu, böylece öte yandaki görüntülerinin bozulmamasını garantiye alıyorlardı. Roma´da ise camcılık ileri olduğundan ayna kırılmaları tabii ki daha çoktu ve kırık aynaların kötü talihin işareti olduğu kabul gördü. 7 yıl ise önemli bir süreç çünkü yine Antik Çağ´da her yedi yılda bir insanın tüm bedeninin yenilendiği düşünülürdü, işte bu yüzden ayna kırıldıktan sonra ancak yeni beden oluşana kadar kötülük sürecekti.
Büyü sanatında ise ayna geçit veya geçiştir yani bir başka boyuta veya insan dışı varlıkların yaşadığı yere ayna ile geçilir ve onlar oradan bu tarafa geçebilirler. Ya ayna kırıldığında, bu tarafa geçmiş kötü bir varlık varsa? O zaman durum vahim olabilir zira geri dönemeyecek ve başınıza kalacaktır.
Evlilik Temalı Falına Baktır, Mutluluğu Yakala
Tahtaya vurmak
Çok eski zamanlarda meşe ağacının, yüksekliği ve sağlamlığı nedeniyle, bazı güçlere sahip olduğuna inanılıyordu. Tahtaya vurma inancı dünyanın apayrı iki yerinde birbirinden bağımsız olarak gelişti. Önce milattan önce 2000'li yıllarda Kuzey Amerika yerlilerinde, sonra da Ege'de Helen uygarlığında.
Evinizin önünden kara kedi geçmesi
Milattan önce 3000'li yıllarda, eski Mısırlılar zamanında kediler kutsal bir canlı olarak görülüyordu. Hatta siyah dışı kediler tanrıça olarak kabul ediliyordu. Kedileri hastalık ve ölümden korumak için kanunlar bile yapılmışlardı.
Bağımsız, bildiğini yapan, "inatçı" ve "sinsi" karakteri, ve Avrupa'da sayılarının da aşırı artması ile birleşince, kediler gözden düştü. O yıllarda evinde kedi besleyenler yalnız yaşayan fakir ve yaşlı kadınlardı. Yine o yıllar büyücü ve cadı inancının tüm Avrupa'da histeriye dönüştüğü yıllardı. Siyah kedi besleyen bu kadınların kara büyü yaptıklarına ve siyah kedilerin geceleri şeytana dönüştüklerine dair korku dolu halk hikâyeleri üretildi. Cadı konusu bir paranoyaya dönüşünce birçok zavallı kadın kedisi ile birlikte yakıldı. Fransa'da kral 13. Louis bu uygulamayı yasaklayana kadar her ay binlerce kedi yakıldı.
13 numarasının uğursuzluğu
13 sayısının uğursuz olduğuna dair inanç bir çeşit korku hastalığı olarak kabul edilmiş olup adı 'triskaidekaphobia'dır. Bu inancın kökleri mitolojik tanrıların yaşadığına inanılan çağlara, İskandinavya topraklarına kadar gider.
13 sayısının uğursuzluğuna duyulan inancın kökeninde bir yıl içinde ayın 13 kez dolunay olarak gözükmesinin yattığını söyleyenler de vardır.
Katina Aşl Falını Hala Denemediniz Mi?
Dört yapraklı yoncanın şans getirmesi
Keltler, dört yapraklı yoncaların güçlü nesneler olduğuna inanıyordu ve onların kötülükleri kovuşturabileceğini düşünüyorlardı.
Yıldız kayarken dilek tutmak
Bu geleneğin kaynağı 1. yüzyıla dayanır. Batlamyus'a göre yıldız kayması demek bir tanrının dünyaya bakması anlamına geliyordu. Bu yüzden insanlar tanrının gördüğü bir anda dilek tuttuklarına ve gerçek olma ihtimalinin daha fazla olduğuna inanıyorlardı.
Küçük havuzlara bozuk para atmak
Bu olay Romalılar ile başladı ve daha sonra Keltler ile devam etti. Bazıları şu tanrılarını yatıştırıcı bir eylem olduğuna inanıyorlar.
Gelini kapın eşiğine kadar taşımak
Batı kültüründe gelinin yeni evine yürüyerek girmesi uğursuzluk olarak kabul ediliyordu. Bu yüzden damat kapının eşiğine kadar gelini taşımak durumunda kalıyor.
İlk 10dk Falınız Yalnızca 4TL!
Kafanıza kuş pislemesi
Bu durum muhtemelen şanssızlığınızın son noktasında olduğunuza ve bu olaydan sonra şansınızın döneceği fikrinden kaynaklanıyor.
Bunları da Seveceksiniz
Burçların Şanslı Olduğu Konular